Tüm göz Eş anlamlılar
Aggrieve Eş anlamlılar: sıkıntı.eziyet.Ağıl Eş anlamlılar: alın, kitle, toplamak, toplamak, çit, yuvarlama, küme, demet, dizgin, paddock, sürü, sürücü.ele geçirmek, yakalama, güvenli, yaka, kapmak, tutuklama, gözaltına, tutmak, yakalamak, tutam,...Ağır Eş anlamlılar: yaya.ağır, ağır, güçlü, kaslı, husky, iriyarı, çemberleme, kalın, büyük, güçlü, sağlam, dinç, kas, güçlü, önemli.baskıcı, zorlu, ağır, yorucu, hantal, sıkıcı, zahmetli,...Ağır Basar Eş anlamlılar: gölgede, overweigh, geçersiz kılar, hakim, preponderate, yerini, geçersiz, karşı koymak, iptal, iptali, cüce.Ağırbaşlı Eş anlamlılar: parfümün, utangaç, mütevazı, emekli, ürkek, effacing, korkak, nazlı, prim, iffet taslayan, priggish, sert, straitlaced, aşırı titiz, doğru.Ağırlaştırıcı Eş anlamlılar: rahatsız edici, rahatsız edici, rahatsız edici, zahmetli, provoke, pesty, öfkelendiren, üzücü, sıkıcı, iğrenç, kötü, rahatsız edici, yorucu, nettling.Ağırlaştırmak Eş anlamlılar: rahatsız, kışkırtmak, tahriş, ırk, rahatsız, koydular, rahatsız, hasta yaşlı at, musallat, kuduz, ısırgan, öfke, kızdırmak, kızdırmak.daha da kötüye, kızdırmak,...Ağırlığı Eş anlamlılar: itibar.Ağırlık Eş anlamlılar: yük, yük, aşırı, engel olmak, lade, ağırlık, yük, aşırı, tartmak.kütle, ağırlık, poundage, tonaj, yerçekimi, ağırlık, avoirdupois.yük, basınç, gerilme, anksiyete, yük,...Ağırlıklı Olarak Eş anlamlılar: çoğunlukla.Ağıt Eş anlamlılar: inleme, feryat, şikâyet, keening wail, inilti, ağıt, mırıldanarak, ulumak, ululation.Ağız Eş anlamlılar: açılış, giriş, erişim, girme, ağız, delik, diyafram, giriş, top, havalandırma, emzik, ağ geçidi, giriş, avenue, yaklaşım, adit.kursak, gulet, namlu, dudaklar, çene, tuzak, ağız,...Ağız Kavgası Eş anlamlılar: tıknaz, squab, squatty, bodur, tıknaz, thickset, tıknaz, küt, güdük, parçalı.kavga, tiff, bağımsız değişken, anlaşmazlık, kavga, fark, hurda, bicker, satır, çalıştırmak,...Ağızdan Eş anlamlılar: bastırmak, dizginlemek, bastırmak, gag, susturma, fren, gaz, sessizlik, sansür, boğmak, ezmek, hogtie, hamstring.Ağızlık Eş anlamlılar: avukat.Ağlamak Eş anlamlılar: itiraz, yalvarma, yalvaran, yaygara, şikâyet, talep, niyaz, istek, savunma, dua, dua, dilekçe, yemindir.not, haykırmak, ilan, ilan, yayın, arama, bağırma, feryat, kükreme, vociferate,...Ağlanacak Eş anlamlılar: talihsiz, üzücü, acı, kederli, cesaret kırıcı, cesaret kırıcı, sefil, perişan, yetersiz, mutsuz.Ağları Eş anlamlılar: retorik, güzel konuşan, elocutionary, declamatory, sermonizing, yerinde, silver-tongued, orotund, tumturaklı, magniloquent.Ağlıyor Eş anlamlılar: tuşuna basın.Aglomerasyon Eş anlamlılar: yığın.koleksiyon.Agnomen'I Eş anlamlılar: kullanıcı adı.Agog Eş anlamlılar: hamile, heyecanlı, istekli, hevesli, sabırsız, aquiver, atwitter, nefes nefese, heyecanlı, beklemiş.Agresif Eş anlamlılar: enerjik, güçlü, kuvvetli, rekabetçi, iddialı, sert, maksatlı, dinamik, girişimci, kalıcı, krallığına, militan, saldırgan, kalın.düşman, savaşan, kavgacı, kavgacı, tartışmacı,...Ağrı Kesici Eş anlamlılar: analjezik, anodyne, anestezi, palyatif, emzik, sakinleştirici, yatıştırıcı, calmative.Ağrısı Eş anlamlılar: anksiyete, keder, acı, yazıklar olsun, gönül yarası, sefalet, sıkıntı, acı, hınzır, acı, işkence, pang.ağrı, rahatsızlık, sancı, çarpıntı, sıkıntı, ağrı, tahriş,...Ağustos Eş anlamlılar: görkemli, büyük, heybetli, saygıdeğer, şanlı, yüce, onurlu, görkemli, seçkin, seçkin, şanlı, değerli, asil, ağır, önemli.Ağzı Kalabalık Eş anlamlılar: yüksek sesle.Ağzına Kadar Eş anlamlılar: rim, kenar, dudak, sınır, eşiğinde, kenar boşluğu, saçak, çıkıntı, brink, hem, frenlemek.Ahenk Eş anlamlılar: anlaşma, uyum, uyum, tutarlılık, ahenk, congruity, hep bir ağızdan, concord, attunement, uygun olarak, consonancy, yazışma.Ahenkli Eş anlamlılar: tatlı, melodik, kulağa hoş gelen, yumuşak, uyumlu, müzikal, ünsüz, euphonic, tatlı, hoş, hoş, gümüş.melodik, müzik, lilting, çekici, singable, tatlı ve kulağa, lirik, ahenkli,...Ahit Eş anlamlılar: amentü, avowal, deyim, iddia, tanıklık, inanç, bildirimi, olumlama, meslek, birikimi, manifesto, doktrin, öğreti, tasdik.Ahlak Eş anlamlılar: ahlak, davranış, davranış, yaşam tarzı, etik, scruples, standartları, ilkeleri, sağduyu, alışılmışlık, kurallar, kısıtlamaları, kısıtlamaları.görgü, gümrük, kullanım, edep,...Ahlaki Eş anlamlılar: iyi, erdemli, iffetli, saf, bağnaz, masum, saygın, virginal, zevkli, aşırı titiz, aşırı namuslu geçinen.ders, bilinen gerçek, maxim, atasözü, atasözü, atasözü, anlamı, önemi,...Ahlaksız Eş anlamlılar: yanlış, kötü, ilkesiz, etik, vicdansız, bozuk, kötü, kısır, kötülük, günahkâr, pis, bayağı, çapkın, gevşek, ahlaksız, rahatına düşkün, terk edilmiş, harcanmış,...Ahlaksızlık Eş anlamlılar: yanlış, usulsüzlük, yolsuzluk, rezalet, başkan yardımcısı, günah, kötülük, kirlilik, yiyicilik, suçluluk, fesat, yozlaşmaya, cinsellik, kadın, sefahat.uygunsuzluk, indecorum,...